Antik çağlara çıkan yollar: Euromos-Iassos ve Stratonikeia-Lagina turu yolları
Yarımadada bulunan iki sürüş yoluö maceraseverlere Bodrum’un tapınaklar, kallar ve yıkılmış medenıyetlerle dolu tarihini keşfetme şansını tanıyor. Üstelik yol boyunca karşınıza çıkan ziyafet seçenekleri de cacası.
Yazı Chris Drum Berkaya

Araba kullanmakla ilgili bir sıkıntınız yoksa Bodrum’daki turist yoğunluğundan nasibini almayan antik yerleşimleri ziyaret etmeniz son derece kolay. Bodrum havalimanından Milas yönünde ilerlediğinizde, ormanlık tepelerle tarlalar arasında uzanan antik dünyayla karşılaşacaksınız. Yerel restoranlarda ya da yol kenarında vereceğiniz kısa molalarda, sıcakkanlı yöre halkından yerel lezzetler hakkında ipuçları edinmeniz de mümkün.

Farklı günlerde takip edebileceğiniz iki tur alternatifi bulunuyor:

Euromos’dan Iassos’a

İlk turda, Antik Çağ’da Mylasa olarak bilinen Milas yakınlarındaki Euromos ve Iassos kentlerini keşfedebilirsiniz. Arkeolojik çalışmaları kısmen tamamlanmış, zeytin ağaçları gölgesindeki bu büyüleyici yerlerin size anlatacağı çok hikâye var.

Euromos’a ulaşmak için Milas’tan İzmir’e doğru 12 kilometre ilerleyin ve Kızılcakuyu köyünü geçtikten sonra Euromos yazan tabeladan sağa sapın.

İngiliz arkeolog ve yazar George E. Bean, yolda ilerlerken ağaçların üzerinde size göz kırpan muhteşem antik sütunların “… Anadolu’nun en iyi korunmuş yarım düzine tapınağından birini oluşturduğunu” yazar.

Euromos

Hâlâ ayakta duran on altı Korint başlıklı sütunuyla görkemli Zeus tapınağının zemininde yürüyün. Bazı arkeologlar, kimi sütunu yivsiz olan tapınağın hiçbir zaman tamamlanmadığını ve inşaatının bilinmeyen nedenlerden dolayı M.S. 2. yüzyılda, Roma İmparatoru Hadrian döneminde yarıda kesildiğini düşünmektedir. Kent surları, mezarlar ve yamaçtaki tiyatro kalıntıları, Antik Çağ’da Mylasa’dan sonra bölgenin en zengin ve güçlü 2. kenti olan Euromos’un hikâyesini tamamlar.

Euromos’un ardından Iassos limanına hareket etme zamanı geldi. Milas yönünde, iki kilometre ilerleyin sonra Karakuyu köyüne doğru sapın ve vadinin verimli tarlalarının yanı sıra 27 kilometre giderek antik sitenin yanında yer alan Kıyıkışlacık köyüne varın.

Iassos, insanlığın savaş ve barışla geçen çalkantılı geçmişinde sayısız olaya tanıklık etmiş bir yer. Böyle olması da M.Ö. 3.000’lerden Orta Çağ’a dek işgaller yaşamış ve uğruna savaşlar yapılmış bir kent için son derece anlaşılabilir. 1960 yılında İtalyan arkeolog ekiplerince başlatılan kazılarda Erken ve Orta Tunç Devirleri ile Minos, Miken, Helen ve görkemli Roma ve Bizans dönemlerine ait buluntular keşfedildi. Kazılar, 2015 yılından beri Selçuk Üniversitesi’nden Asuman Baldıran başkanlığında devam ediyor.

Sağınızda küçük köy limanı, küçük burnun dibinde yer alan bekçi kulübesi (ile ineklerin) ve akropolün yanından geçtiğinizde, kendinizi farklı dönemlerin birbirine karıştığı kazı alanının ortasında bulacaksınız.

Eski Zeus tapınağı

Sağda, gerçek bir meclisteymiş gibi oturabileceğiniz ya da yan tünellerini, merdivenlerini ve yukarıdaki oturma alanlarını keşfedebileceğiniz Helenistik-Roma Bouleuterion’u (kent meclisi) yer alır. Solda ise, içerisinde Santorini’deki bir Tunç Devri patlamasından (M.Ö. 1650-1500) gelen volkanik külün bulunduğu, çok daha eski tarihli bir Geometrik Dönem (M.Ö. 900-700) mezarlığı keşfedilmiştir. Daha ileride, Iassos’un arkasındaki tepelerde bulunan mermer ocaklarından elde ettiği zenginlikleri sergileyen, sıra dışı renk ve dokulardaki zarif mermer sütunlar dizisi göze çarpar.

Bir zamanlar balıkçı limanını koruyan liman kulesinin dokunaklı kalıntılarına giden dalgakıran boyunca yürüyün. Denize açılmaya devam eden yerel balıkçı teknelerinin, Büyük İskender’den, Güllük ve şimdilerde hava limanının bulunduğu körfezdeki sığ haliçlere ulaşmayı talep eden  Iassoslularla aynı avın peşinde olması ne büyüleyici!

“En yeni” bakımı Orta Çağ’da görmüş akropole doğru tırmanın. Ardından, kayaların etrafından dolanıp Artemis tapınağı alanına inin.

Iassos’un tarihini iyice sindirdikten sonra balığa düşkünlükleri dillere destan olan Iassoslular gibi kıyıdaki restoranlardan birine kurulun ve taze balık ile salata eşliğinde günün yorgunluğunu atın.

Iassos

Stratonikeia’dan Lagina’ya

Milas’tan Yatağan’a uzanan geniş yol, Bodrum’a 75 kilometre mesafedeki Eskihisar köyü sapağıyla Stratonikeia kentine erişimi son derece kolaylaştırır.

Hititlerin Atriya adını verdiği, Klasik Dönem’de (M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda) de Khrysaoris olarak bilinen kent, Seleukos hükümdarı I. Antiochus tarafından, eski üvey annesi ve daha sonra eşi olan Stratonike’ye ithafen Helenistik Dönem’de (M.Ö. 321-31) yeniden kuruldu ve Stratonikeia olarak adlandırıldı.

Buraya ilk adımınızı attığınızda kendinizi, ulu bir çınar ağacının gölgesine sıralanmış masa ve sandalyeleri ile köhne kahvehanenin yer aldığı, eski bir Osmanlı köy meydanında bulacaksınız.

Stratoneikiea

Aslına uygun şekilde restore edilmiş, 1846 yapımı Osmanlı Şaban Ağa camisi ile 14-15. yüzyıllardan kalma Türk hamamları ise hiç de köhne durumda değildir. Burası, köylülerin büyük çoğunluğunun kömür madeninde çalışmak üzere büyük şehre göç etmesinden önce Eskihisar’ın eski köy meydanıydı.

Köyün aksine günümüze dek ayakta kalmayı başarmış site ise tam bir cevher. İki yanına dizilmiş Osmanlı tarzı evlerin arasından antik sütun ve kalıntıların fırladığı arnavut kaldırımlı sokak, nihayetinde eski Karia eyaletinin önde gelen kent devletlerinden Stratonikeia’nın ana kazı alanının etrafından dolaşacak şekilde ikiye ayrılır.

1977’den beri Türk arkeolog ekiplerince özenle yapılan ve Bizans, Roma, Helenistik ile daha eski döneme ait pek çok eseri ortaya çıkaran kazılar, şimdilerde Pamukkale Üniversitesi’nden Bilal Söğüt’ün önderliğinde sürüyor. Söğüt, yazdığı makalelerde gladyatör eğitimi ve yarışmalarının yapıldığı spor alanının büyüklüğüne dayanarak Stratonikeia’yı “Gladyatörler Şehri” ilan ediyor.

Stratonikeia bölgesinin tamamı, Geç Tunç Devri’nden (M.Ö. 1.500) -Antik kentin sınırları içindeki tarihi köy evlerinde ikamet etmeyi sürdüren dört aile ile- günümüze kadar kesintiye uğramadan iskân edilmiş ender yerleşim yerlerinden olduğu için UNESCO tarafından ‘deneme amaçlı’ Dünya Mirası Alanı ilan edilmiş durumda.

Stratoneikiea

Yolun bir yanında uzanan Roma kent meclisi kalıntıları ile bir Osmanlı ağasının evinin yıkıntılarını aynı anda gezebilmek, Stratonikeia’nın yaşattığı eşsiz zevklerden biri.

Stratonikeia’dan dokuz kilometre ileride, Antik Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının, Ay’ın ve rüyaların tanrıçası olarak bilinen Hekate adına inşa edilen tapınağın bulunduğu Lagina antik kenti yer alıyor. Heybetli tapınak kalıntıları 1891-1893 yılları arasında, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin kurucusu ve ilk müdürü olan Osman Hamdi Bey tarafından ortaya çıkarılmıştır. Osman Hamdi Bey’in Turgut Köyü’ndeki evi de küçük bir müzeye dönüştürülmüştür. Turgut köyü, Yatağan-Milas yolundan Stratonikeia’ya 20 kilometre uzaklıktadır.

Stratonikeia’nın 13 kilometre ilerisindeki Bozüyük istikametinde, bu iki özel antik kenti ziyaret eden maceraperestleri ödüllendirmek için kurulmuş gibi duran, Pınarbaşı adında bir alabalık lokantası bulunuyor. Yıl boyunca soğuk kaynak sularıyla beslenen derenin kenarında daha genç örneklerinin de yetiştiği, 800 yıllık devasa bir çınar ağacının dibinde yer alan mekânın sahipleri, yıllar önce dere suyunun bir kısmını alabalık havuzlarına ve su kanallarına yönlendirmiş. Buraya vardığınızda, buz gibi dere suyunda ayaklarınızı dinlendirin ve leziz balığınızın tadını çıkarırken içinizdeki maceracıyı tebrik edin.

Pınarbaşı, Bozüyük Mahallesi, Siyami Bey Caddesi 2/A, Yatağan, Muğla; T: (0252) 574 70 27

Read also:  Midye7, Yalıkavak